Oturdum. Hayatımın rıhtımından bir geminin geçmesini
beklemekteyim. Tüm saçmalıklarımı yükleyebileceğim ve arkasından elimi bile
sallamayacağım bir gemi olmalı bu. Kaptanı aksi suratlı olmalı. Dudağının kenarına
iliştirdiği cıgaranın közünü, ağzından çıkan okkalı küfürlerle körüklemeli.
Küfür dediysem öyle basit sövgüler değil ha. Anasından girmeli, yedi ceddinden
geçip avradına varmalı. Bir de bunları benim adıma yapmalı. Ne de olsa taşıdığı
yük benim sermayesi paylara bölünmemiş malım. İstiflememeli. Gelişigüzel, öylesine saçmalı benim adıma
sahiplendiği yükleri. Siktiri basmalı ömürleri boyunca leş yedikleri halde aptal
aşıkların gözdesi aç martılara. Sert rüzgarlara inat alabanda diye bağırmalı
kendisine hayran hayran bakan kıçı kırık tayfalara. Emirler küfürler yağdırmalı
sağa sola, öne ve arkaya. Esasında çok önemsiz bir yük taşıdığının farkında
olmalı. Lakin bilmeli bu yükün bir ömrü heba ettiğini. Kimsenin sahiplenmediği,
köküne kadar gerçek bir hayatın, hayali rıhtımından geçen hayali bir geminin hayali
kaptanı olduğunu bilmeli. Öylesine bir kaptan olmalı işte. Yalnız; Dimdik
durmalı, kolları kırık dümenin başında. Ne poyrazlar yıldırmalı, ne fırtınalar,
ne de kasırgalar. Yani sevgili okur, benim yapamadığımı yapmalı…